17 Mayıs 2013 Cuma

8.Gün: Sene 2013 aylardan Mayis günlerden Cuma 17'si

KH:
Yolun satihi duzeldi/bozuldu, manzara geldi/gitti, yagmur yagdi/yagmadi derken yol akip geciyor muhabbetimizle. 
Bugunku parkurumuzda benim hayatim boyunca unutmayacagim birsey oluyor; paylasayim… bozuk satihli bir yolda agir aksak suruyoruz. Benim onde surdugum nadir anlardan biri. 250-300 metre otemde yolun kenarinda bir leylek takiliyor gozume. Yolda bizden baska kimse yok. Bizi goren leylek sesten urkmus olacak ki, kosarak bizim gittigimiz tarafa dogru kacmaya basliyor. Bunu gorunce benim yaramaz cocuk damarim basiyor ve gazi acip biraz yaklasiyorum yolun kenarina. Kosmanin yetmeyecegini anlayan leylek kardesimiz havalaniyor. Bu anda, hayatim boyunca bir daha denk gelmeyecek bir mizansen olusuyor. Sagimda benimle ayni seviyede ve hizda ucan, iki kol acikligi mesafemde bir leylekle birlikte yol aliyorum... Butun bu yolculukta kat ettigim 3000km, sirf bu 15 saniye icin bile degerdi.
Fazla fazla gezmek icin bir bahanem daha var artik; 'Leylegi degil havada gormek, leylekle beraber motor surdum be!'.

AA:
Seçtiğimiz yollar tekerlerimizin altından akıp gidiyor... Gidiyor da, ana yollar, çok şeritli dubleler bizi bozar. Viraj, manzara ve doğa görmek istiyoruz, sapıyoruz ara yollara, da, bu ara yollar biraz bozukmuş be yahu... Dolanıyoruz, kıvrılıyoruz, tam bozuk satıhtan kurtulduk derken kara bulutlara doğru sürmeye başlıyoruz, bir iki ufak damla da vizörlere düşünce bir kararsızlıktır gidiyor, yağmurlukları giysek mi acaba sanki diye. 

"Mor Ev" degil, "Mor Manyagi" olsa yeriymis buranin adi.  
Anil'in yuz ifadesinden anlasilacagi uzere yemegi cok
geciktirdik, duzgun bir yer bulalim diye.
Derken Mor Ev diye bir mekan ilişiyor gözümüze, böylesine ücra ve boş bir köşede bir restoran mı yoksa burası... Şukelaaa... Herşey mora boyanmış, çiçekler mor, peçeteler mor, tabaklarda mor desenler ver. En şaşırtıcı yanı ise harika bezenmiş, sebzelerle süslenmiş lezettli beyaz et seçimimiz. Karnımız doyurup da tekrar yola koyulma vaktimiz geldiğinde bizim torpiller de işliyor belliki, bulutlar adeta kenara çekilip yol açıyor bize... Teşekkürler. 



AA:
Kalenin eşliğinde, Halikarnas balıkçısının dizelerinden süzülen bir manzarayla karşılıyor bizi akşam güneşinde Bodrum. Trafik bu denli yoğun olmasa daha da güzel olacak lakin. Eve varıyoruz, ailem karşılıyor bizi, önceden sezon açılışını yapmışlar evde... Büyük babam, Babannem, Babam, Annem, Çağrı ve ben... Hemen muhabbet, eski anılar, evin motorcu büyüklerinden hikayeler tat katıyor anılarımıza. 
Bu gece evin taşıma kapasitesini zorlayacak gibiyiz sanki. Sevdiceğim de geliyor haftasonu için yanımıza. Uçak biletlerini birkaç gün önce ayarlamıştık. Geç saatte katılacak gerçi o bize, dolayısıyla, Turgutreis merkeze gidip arabayı alıyoruz, evde bişeyler atıştırıp daha körpe olan vakti değerlendirmek için Gümüşlüğe gidiyoruz Çağrı'yla. Bodrum yarım adasının en güzel köyü... Burada her yıl istisnasız yanlarına uğradığım, Mars Cafe Halis abi ve Mariette, RedRoof Bar Emrah ve Çağla başlıyoruz muhabbete. Bir kez daha 'vay be kaç sene olmuş tanışalı... Ne güzel zamanlar olmuş burada' muhabbetleri çeviriyoruz ve Çağrı'nın da ortamdan zevk almaya başlamasıyla giderek daha da güzel zamanlara imza atmaya devam ediyoruz barda yudumlarken içkilerimizi. 

KH:
Bodrum'a bir tatilci ruhuyla variyoruz. Burada biraz yayacagiz. Hak ettik. Ama oyle bir yaymisiz ki yolculugumuz bittiginde, Bodrum'dan sonra bir satir bile yazi yazmadigimizi fark ettik. Neyse ki video ve fotograflar var. Anil'in tekmeyle dize getirdigi jant sorunsali gecenin espirisi oluyor. Emrah, bundan sonra bozulan esyalara kafa goz dalarak cozum arayacagini soyluyor, guluyoruz.

AA:
Bizim artık çorba içme vaktimiz gelesiye, sevdiceğim İnci de ulaşıyor Turgutreise. Onu karşılayıp harika pidelerinden ve çorbalarından yemek ve içmek için Alo24'e gidiyoruz. Bekliyoruz daha Emrah ve Çağla da gelecek diye ama ses yok. Meğer lastikleri yarılmış yoldaki bir çukurda, stepneyi takmak için durmuşlar ama bir türlü patlak lastiği çıkaramamışlar. Hemen yardıma koşuyorum sıcacık pidemi masada bırakıp... 
Bijonları sökmüşer ama jant ayrılmıyor arabadan... Kilit mi var, bişey mi takıldı derken en sonuda diyorum bu krizi bir tekme çözer. Lakin öyle de oluyor. Birkaç usturuplu darbenin ardından güzelce yola geliyor işler. 

İyice geç oldu. Neredeyse gün ağaracak, yatmak gerek. Karnımız da tok artık. Haydi bakalım iyi geceler. 

1 yorum:

  1. Şansınız, bahtınız hep açık olsun Gençler... Motorları maviliklere sürekalın; yanınızda leylekler de eşlik etsin, başka zor görünür az bulunur güzellikler de sizlerle olsun herdaim.

    YanıtlaSil