13 Mayıs 2013 Pazartesi

4.Gun: Sene 2013 aylardan Mayis gunlerden Pazartesi 13'u

KH:
Canakkale'de gecirdigimiz 2 gunun, gezimizin en lezzetli zamanlarindan olacagi suphesiz. Ne yazikki Oktem'leri geride birakip yola devam etmeliyiz. Yamaha'nin zincir bakimini yaptiktan sonra (Ucmakdere sonrasi feci halde idi) yagmur bulutlariyla goz goze yola cikiyoruz. Yan cantalarimin yagmurluklarinin yarattigi ruzgar direnci yuzunden %20 fazla yakmamisim gibi, bir de kiyafetlerimin siril siklam oldugunu fark edince caresizce yagmurluklari atip kiyafetlerimi cop torbalarinin icinde yan cantalara tikiyorum. Debriyaji birakmamizla birlikte -kahrolasi- (http://goo.gl/gD2mz) yagmur basliyor. 

AA:
Aynen dun oldugu gibi kahvalti icin Lodos adli mekandayiz. Acik bufe... Baya acik bir bufe... Motorlar hazir, zincir yaglandi, cantalar yuklendi. Biliyoruz bugun yagmur yagacak. Az daha da yagmurluklari giymeden cikacaktik ki yola, basladi namussuz damlamaya... Bir son dakika karari ile gecirdik tulum yagmurluklari, cagri yan cantalarini da giydirdi, ki onlar istanbula gelirken iclerine su almislardi ve Ozgunun evinde kurutma ve yikama-temizleme operasyonlari yapmistik.



AA:
Rotamiz guzel aslinda. Ugranacak yerler var listemizde. Mesela efes, mesela Truva. Lakin yagmur siddetli. Dursak bile inip gezmek mantikli degil acik mekanlari. Dolayisiyla yola devam. Kaz daglarini asiyoruz harika yollardan. Yagmur ara ara cok siddetleniyor ama bazen de bize izin veriyor. Bir cay molasini hakettigimizi dusundugumuzde kendimizi Kaz daglarinin eteklerine kurulu denize sifir bir kasaba olan Kucukkuyu'yu izlerken buluyoruz tepelerden. Bir oh cektikten sonra cogunlukla yagmursuz bir havada Akcay'a kadar suruyoruz.

Memleketin heryeri manzara arkadas.
Cocuklar kuruyor, dinleniyor.
Karnimiz acikti haliyle, merkezde sik gorunumlu bir restoranin onune cekip motorlari basliyoruz kat kat soyunmaya. Yemegimizi yerken alisik oldugumuz merakli gozlerden biri sandigimiz bir kisi yanasip muhabbet etmeye basliyor bizimle. Bulent abi motor camiasinda baya aktif birisiymis meger, hemen yerel arkadaslariyla tanistiriyor bizi, kendi motorunu anlatiyor ve gosteriyor, ustune de bir guzel ev yapimi sekerpareler ismarliyor ki biz dort kose oluyoruz zaten. Tabi bu arada akip giden zaman bizi biraz sikistirmaya baslayinca musade istiyoruz. Basliyoruz yeni tanistigimiz ama sanki uzun zamandir zaten taniyor oldugumuz tum Akcay motorcu camiasiyla vedalasirken kat kat giyinmeye. En ilginc sahne ise son anda yaklasik on kadar kisinin gelip motorlari parkettigimiz sokaktan bizi ugurlamasi esnasinda yasaniyor. Midland'dan geyigini yapiyoruz tabi hemen: "bir su dokmedikleri kaldi :)"

Gezdigini anlatacaksin, yedigini gostereceksin. Biz boyle gorduk..
Acliktan gozumuz donmus olacak ki, ust basi motorlarin uzerine attigimiz gibi yemeklere saldirdik.
KH:
Cunda'ya vardigimiz sira yollar kuruyor. Cok da iyi oluyor, zira bilmedigimiz sey 'Biyikli Pansiyon'un son 4kmsinin toprak ve hatta yer yer kum yol oldugu. Tek parca olarak ama bitmis bir halde pansiyona variyoruz. Bizi Baran Abi karsiliyor. Biyiklari var. "Biyiktan sebep isim mi, isimden sebep biyik mi?" diye soruyorum, "Tesaduf." diyor. Manzara karsisinda nutkumuz tutuluyor. Paterica Yarimadasinin guney dogusuna kurulmus bu vahanin yalnizca 6 odasi var. Odalar birbirinden bagimsiz, beyaz peynir kaliplarini andiriyor. Fiyatlarini bir pansiyon icin once yuksek buluyoruz fakat elektigi kendi jeneratorleriyle urettiklerini ogrenince hak veriyoruz. (Mayis ayi icin 1 kisi oda basi 60tl). Sarabi bulunca muhabbete basliyoruz, muhabbeti bulunca bi sarap daha istiyoruz... 



Biyikli Pansiyon'un dekorasyonu goren, biyikli bir adamdan cok buraya bir kadin elinin degdini dusunur.



AA:
Ayvaliga kadar kuru havada biraz da terleyerek devam ediyoruz. Cunda yarimadasina gectigimizde neyseki yerler kuru. Iyi ki de oyleymis cunku Cunda da konaklayacagimiz Biyikli Pansiyon ucra bir 4km lik toprak parkurun sonunda yer aliyor. Parkura biraz soylensek de mekana varip da ortamin buyusune girince ikimizin de durumu asiri yorgun ve gerginden, super rahat ve huzurluya geciyor. Tebrik ediyoruz birbirimizi ve atiyoruz esyalari bu essiz mekana. Oyle ki 3.5 tarafi karalarla cevrili bir koya kurulu bu mekan insandan ve gurultusunden uzak, elektrik hatti bile olmayan bir kosede duruyor. Kendi gunes panellerinden elektrik uretiyorlar, ki biyikli abi (Baran), dusa girmeden once bize haber verin, jenaratoru acalim diyor. Sonradan ogreniyorz gerci, Baran abinin biyiklariyla mekanin adinin bir baglantisi yokmus.Bu gece bir sise sarabi hakettik diye dusunuyoruz. Fakat bilmedigimiz sey, gecen gunlerde cektigimiz videolari izlerken ne kadar eglenebilecegimiz ve ertesi sabah keske o ikinci siseyi icmeseydik diyecegimiz oluyor.

Sessiz, sakin, karanlik,...

Pansiyonun onundeki kendine ait iskele. Agustos'ta belki suya girilebiliyordur ama
Mayis'ta islak dalis elbisesiyle bile zor girerim ben.
Bu fotografin ne kadar uzun sure pozlandigini tahmin edebilirsiniz.
Soldaki evlerin sudaki yansimalarina bakin simdi.
Bi ara yerden tas alip attim su olmayabilecegini dusunup, o kadar durgun yani...
Uyku saati gelmis yorgun ve cakir keyif bir gezgin.

2 yorum:

  1. Güzel anlatımınız ve güzel fotoğraflar için çok teşekkür ederim. Ben de bu yıl Malaguti 250 ile Burhaniye-Kaş-Burhaniye yapmak istiyorum.Bu yoldaki izlenimlerinizi de merakla bekliyorum.Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ilginize tesekkur ederiz. Malesef bize bu gezimizde Fethiye'den sonrasina gitmek kismet olamadi. Detaylar ilerleyen gunlerde:)
      Sizin de yolunuz acik olsun, tekerinize tas degmesin...

      Sil